Aydın’ın Karacasu ilçesinde bulunan ve Yunan aşk tanrıçası Afrodit adına inşa edilen ve adını ondan alan Afrodisias, canlı gibi duran heykelleri, antik kalıntıları ve müzesi ile tarih meraklılarını oldukça büyüleyecek ve UNESCO Dünya Mirası Listesinde bulunan bir antik kent. Afrodisias gezilecek yerler yazımızı okumaya devam edin.
Afrodisias’ın Tarihçesi
Tarih boyunca farklı adlarla anılan ve ilk kuruluşu ilk çağlara kadar geriye giden şehir, Roma’nın güçlenmesi ile birlikte 2. Yüzyılda önemli bir şehir haline gelmiş. Özellikle heykeltıraş alanındaki eserleri ve ustalıkları ile tanınan kentin ünü çok uzaklara kadar yayılmış. Burada çıkarılan mermerler, farklı diyarlardan gelen siparişleri karşılamak için kullanılmış. Ancak 7. Yüzyılda meydana gelen depremden sonra kent, bir daha kullanılamamış.
Kullanılamamış ifadesi burada biraz garip kaçsa da durumu anlatmak için gayet uygun; onlarca deprem, savaş ve istila sonrasında bölge halkı buradan yavaş yavaş ayrılmış ve tapınaklar, binalar ve diğer yapılar, zamanla doğa anaya teslim olup toprağın içine çekilmiş.
Sonra, 1958 yılında Türkiye’nin ünlü fotoğrafçısı Ara Güler’in yolu bu taraflara, bir baraj açılışına düşer. Açılıştan dönerken yanlış yola girer ve kendini Geyre beldesinde bulur. Kahvehanesine girdiğinde içerisinin tarihi eserlerle kaynadığını görür ve İstanbul’a dönüşünde bunu herkese sorar, ancak kimsenin bu eserler ve bölge hakkında bir bilgisi yoktur. En sonunda Time dergisine yazar ve Amerika’dan gelen arkeologların yaptıkları çalışmalar sonunda bölgenin, yüzlerce yıl önce ortadan kaybolan Afrodisias olduğu anlaşılır.
Afrodisias Müzesi ve Heykeltıraş Okulu
Az önce de dediğimiz gibi Afrodisias, heykeltıraş alanında öncü bir şehir konumunda olmuş ve bunu neredeyse 5 yüzyıl boyunca sürdürmüş. Buradaki heykeltıraş okulu M.Ö. 1. Yüzyıldan, 6. Yüzyıla kadar devam etmiş ve Roma’nın Hıristiyanlığı benimsemesinden sonra önemi giderek azalmış. Burada Kobonos ve Zenan gibi dönemin ülke heykeltıraşları da çalışmış.
Müzede gezerken, sanatçıların yeteneklerinin ve ustalıklarının abartılmamış olduğunu göreceksiniz. Bu kadar karmaşık detaylara sahip eserlerin sergilendiği pek az müze olduğunu söyleyebiliriz. Heykellerin kaşları, yüz ifadeleri, kıyafetleri ve diğer tüm unsurlar en ince ayrıntısına kadar gerçeği gibi uyarlanmış. Burada, özellikle Truva savaşının yansıtıldığı heykelleri görmenizi tavsiye ederiz.
Müze haricinde bölgenin en önemli yapılarından biri de Afrodit Tapınağı. İon tarzında inşa edilen bu tapınak, zamanında Paganlar için hac ve sığınak vazifesi görmüştür. Yapımına M.Ö. 1. Yüzyılda başlandığı düşünülen tapınak, 5. Yüzyılda Hıristiyanlığın etkisiyle kiliseye çevrilmiştir. Yapıda, Pagan ve Hıristiyanlık dönemine ait birçok eser bulacaksınız.
Şehrin sokaklarında yürürken o dönemin yaşantısının kafanıza canlanacağını garanti ederiz. Antik şehrin sokaklarında yürürken göreceğiniz yapılardan bir başkası da, meşhur Hadrian Hamamlarının kalıntıları. Hamamlar dışında görkemli bir stadyum da bulunmakta. Bu stadyum Afrodisias’ın hareketli bir sosyal merkezi olmakla birlikte, dönemin koşulları gereği kadınlar arka sıralarda, zengin işadamları ve politikacılar da önde otururlarmış. Stadyum da gladyatör dövüşleri ve müsabakalar öncesinde hayvan kurban edilmesi gibi birçok farklı etkinlik düzenlenmekteymiş.
Afrodisias’ta görmenizi tavsiye ettiğimiz en iyi yerlerden sonuncusu ise, şehri bulan kişi olan Prof. Kenan Erim tarafından 70’lerin sonunda keşfedilen, Afrodit ile Cladius sülalesi onuruna inşa edilmiş olan Sebasteion Tapınağı. Tapınağı özel kılan unsurlardan birisi; Roma döneminde hiçbir insanın tanrılardan üstün olamayacağı inancına göre insan heykellerinin tanrı heykellerinden aşağıda yer almasının aksine, insan heykellerinin de tanrı heykelleri ile aynı yükseklikte olmasıdır. Üç kattan oluşan bu tapınaktaki heykellerin ve kabartmaların ilginizi oldukça çekeceğinden eminiz.
Umarız Afrodisias gezilecek yerler yazımız sizin için faydalı olmuştur, tatil planını yapmadan önce aşağıdaki paylaşımlarınızı da incelemenizi tavsiye ederiz:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder